VELAYET NEDİR?
Velayet, çocukların menfaatlerinin korunmasına hizmet eden hak ve yükümlülüklerin toplamıdır. Kanun, anne ve babalara, çocuklarına ve çocuklarının mallarına özen gösterme ve onları temsil etme konusunda yükümlülük yüklemiş, bu ödevlerin yerine getirilebilmesi için birtakım haklar vermiştir. İşte bu ödev ve hakların bütünü velayet demektir.
Kanunen reşit olmayan çocukların doğumundan reşit olana kadar olan dönem içerisinde velayet, çocuğun anne ve baba tarafından bakılması, eğitimi, koruması, yetiştirilmesi, sahip olduğu hakları, mallarının yönetilmesine kadar geniş bir yelpazede yer alır. Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesine göre, reşit olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır ve yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.
Reşit olan ancak yasal olarak kısıtlı olan kişilerin korunması, temsili veya mallarının idare etme hakkı da velayet hakkına dahil edilir. Bu hak, kişinin sıkı sıkıya bağlı mutlak bir haktır ve bir başkasına devri veya feragati mümkün değildir.
Velayet, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek, anne ve babanın sorumluluklarını ve haklarını düzenleyen önemli bir hukuki kavramdır. Bu bağlamda, velayetle ilgili konularda ortaya çıkabilecek hukuki iş, işlem, uyuşmazlık ve davalarda profesyonel bir avukatın yardımı önerilir.
Velayet Hakkı
Velayet hakkı yalnızca anne ve babaya aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 336. Maddesinin ilk fıkrasında da belirtildiği üzere;
“Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.”
Boşanma davası sona erene kadar çocuğun velayet hakkı anne ve babanındır. Bu hak başkasına devredilemeyeceği gibi anne veya babanın bu haktan feragat etmesi de mümkün değildir. Ancak anne veya babadan yasal sebeplere dayanılarak velayet hakkı ellerinden alınabilir.
Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesinin ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere;
“Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.”
Bu sebepler dışında velayet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, devredilemez ve feragat edilemez. Anneanne, dede, babaanne gibi yakın akrabaların velayet hakkı bulunmamaktadır.
VELAYET DAVASI NEDİR?
Velayet davası, on sekiz yaşını doldurmamış çocuk için velayeti kendisinde olmayan eşin diğer eşe karşı açtığı bir aile hukuku davası türüdür. Velayet davası, çocuğun bakımı, eğitimi, öğretimi ve korunması ile temsil görevlerini düzenleyen hükümleri içerir.
Taraflar arasında boşanma davası bulunuyorsa ve müşterek çocuklar varsa, ayrıca velayet davası açmaya gerek yoktur. Velayet, boşanma davası devam ederken hâkimin doğrudan gözeteceği bir konudur.
Ancak boşanma sonucunda verilen velayet hakkı, kötüye kullanılmış veya haklar yerine getirilmemişse ayrı velayet davası açılabilir. Velayet davasından, velayetin değiştirilmesi davası ve velayetin kaldırılması davası anlaşılır. Velayet davasını açma yetkisi, yalnızca çocuğun annesi veya babasına aittir. Velayet hakkı, evlat edineninde, on sekiz yaşını doldurmamış olan evlat edinilenin üzerinde haklarını içerir.
TMK’nın 335 ila 351. maddeleri arasında düzenlenen “velayet”e ilişkin hükümler kural olarak, kamu düzenine ilişkindir ve velayete ilişkin davalarda resen (kendiliğinden) araştırma ilkesi uygulandığından hâkim, tarafların isteği ile bağlı değildir. Velayetin değiştirilmesine yönelik istem incelenirken ebeveynlerin istek ve tercihlerinden ziyade çocuğun üstün yararı göz önünde tutulur. Bu bağlamda, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerine dayalı olarak velayet davası, aile hukuku içinde önemli bir yer tutar.
Velayet Davası Nasıl ve Nerede Açılır?
Velayet davası, çocuğun velayetinin değiştirilmesi veya kaldırılmasını gerektiren durumlar söz konusu olduğunda açılan bir aile hukuku davasıdır. Bu dava, haklı sebeplerin belirtildiği bir dilekçe ile yetkili aile mahkemesine başvurularak açılır. Davayı açma yetkisi, çocuğun anne veya babasına aittir.
Velayet davası açmak isteyen kişi, görev ve yetki sahibi mahkemeye başvurmalıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre velayet davalarına bakmakla görevli mahkeme, aile mahkemesidir. Ancak, aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemesi görevli olacaktır. Yer yönünden yetkili mahkeme ise davalının davanın açıldığı esnada bulunduğu yerleşim yeridir. Ancak, bu yetki kesin değildir, davacı kendi oturduğu yer mahkemesinde de dava açabilir.
BOŞANMADA ÇOCUĞUN VELAYETİ KİME VERİLİR?
Çocuğun velayeti, boşanma veya ayrılık durumunda en hassas ve önemli konulardan biridir. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba birlikte velâyeti kullanırlar. Boşanma durumunda ise çocuğun velayetinin hangi ebeveynin elinde olacağına dair karar, mahkeme tarafından verilir. Eşler arasındaki boşanma sebepleri velayetin hangi tarafa verileceğiyle doğrudan ilişkili değildir. Hâkim, çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir ve bu süreçte çeşitli faktörleri dikkate alır.
Hâkim, çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, sağlık durumu, alıştığı çevre, ebeveynlerin ekonomik durumu, meslekleri, yaşadıkları ortam gibi faktörleri değerlendirir. Velayetin belirlenmesinde çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak çözümleri bulmak esastır.
Yargıtay kararları, bu konuda uygulanan genel prensipleri ortaya koymaktadır.
- Çocuğun Yaşı ve İhtiyaçları:
- 0-4 yaş aralığındaki çocuklar genellikle annenin bakımına daha fazla muhtaçtır. Bu durum, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamak adına annenin daha elverişli olduğu şeklinde değerlendirilebilir.
- Okul çağındaki çocuklar için ise eğitim, arkadaş çevresi ve diğer sosyal faktörler gözetilir. Bu durumda, çocuğun eğitimine en iyi destek sağlayacak ebeveynin velayeti alması daha olasıdır.
- Ebeveynlerin İlgisi ve Katılımı:
- Hâkim, çocuğun bakımı, eğitimi ve genel gelişimiyle ilgilenen ebeveyni belirlemede bu konulara odaklanır. Çocuğunun yaşamına aktif ve pozitif bir şekilde katılan ebeveyn, velayet konusunda ön planda değerlendirilir.
- Duygusal Bağlar ve İletişim:
- Hâkim, çocuğun hangi ebeveynle daha güçlü bir duygusal bağ kurduğunu değerlendirir. Çocuğun hangi ebeveynle daha rahat iletişim kurabildiği ve duygusal anlamda daha güvende hissettiği önemli bir faktördür.
- Ebeveynlerin Sosyal ve Ekonomik Durumu:
- Hâkim, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada daha elverişli olan ebeveyni belirlemede ebeveynlerin sosyal ve ekonomik durumunu değerlendirir. Bu, çocuğun sağlıklı bir ortamda büyümesini sağlayacak koşulların olup olmadığını belirleme konusunda önemlidir.
- Velayet Düzenlemesinde İdrak Yaşı
- Mahkeme, belirli bir yaşın üzerindeki çocukların velayetine karar verirken çocuğu dinlemeli ve velayet konusundaki düşüncelerini sormalıdır. Yargıtay uygulamasına göre çocuğun idrak yaşı, 8 yaş veya üzeri kabul edilir. Bu yaşın üzerinde olan çocukların görüşü alınmadan velayetin düzenlenmesi, değiştirilmesi veya kaldırılması doğru değildir.
Yargıtay kararları, genellikle çocuğun üstün yararı ilkesini vurgular ve her durumu bireysel olarak değerlendirir. Taraflar arasında velayete ilişkin anlaşma olsa dahi hakim, taraflar arasındaki anlaşmadan farklı bir karar verebilir. Hatta hakim velayeti her iki tarafa da vermeyerek, çocuğa vasi atayabilir. Bu nedenle, çocuğun velayeti konusunda alınan kararlar, çocuğun en iyi çıkarlarına uygun olarak şekillendirilmelidir. Her durumun kendine özgü olduğunu ve genel prensiplerin spesifik durumları dikkate alacak şekilde yorumlanması gerektiğini unutmamak önemlidir.
VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI
Velayetin değiştirilmesi davası, velayetin kendisine verilen tarafın yaşam şartlarında ortaya çıkan değişiklikler veya çeşitli nedenlerle velayet görevini yerine getirememesi durumunda başvurulan bir hukuki süreçtir. Velayetin değiştirilmesi veya ger alınması her zaman talep edilebilir.
Bu davanın temel özelliklerini ve yargıtay kararlarını anlamak için, hukuki süreci detaylıca incelemekte fayda vardır.
Velayetin Değiştirilmesi Davasında Dikkate Alınan Noktalar:
- Çocuğun Yaşı ve İhtiyaçları: Mahkeme, velayetin değiştirilmesine karar verirken çocuğun yaşını da dikkate alacaktır. Özellikle 8 yaş ve üzeri çocukların görüşleri alınmadan velayetin düzenlenmesi mümkün değildir.
- Sosyal İnceleme Raporu: Velayetin değiştirilmesi davasında mahkeme, sosyal inceleme raporu talep eder. Uzmanlar, taraflarla ve çocukla görüşerek detaylı bir rapor sunar. Bu rapor, çocuğun en iyi çıkarlarını ve velayetin değiştirilip değiştirilmemesi gerektiğine dair önemli bilgiler içerir.
- Duruşmalı İnceleme: Mahkeme, velayetin değiştirilmesi davasında tarafları duruşmaya davet eder. Bu duruşma, tarafların ifadelerini almak, delilleri değerlendirmek ve çocuğun üstün yararı için en uygun kararı vermek amacıyla düzenlenir.
- Çocuğun Duygusal Bağları: Mahkeme, çocuğun hangi ebeveynle daha güçlü bir duygusal bağ kurduğunu değerlendirir. Çocuğun duygusal ve psikolojik ihtiyaçları gözetilerek velayet kararı verilir.
- Velayetin Kötüye Kullanımı: Velayetin değiştirilmesi davasında velayetin kötüye kullanılması durumu önemlidir. Örneğin, velayeti alan tarafın çocuğun diğer ebeveynle görüşmesini engellemesi gibi durumlar, mahkemenin dikkate alacağı faktörler arasındadır.
“Boşanma kararıyla müşterek çocuk 2008 doğumlu F.’nin velayeti babaya verilmiş, bu karar 25.07.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı babanın boşanma kararından sonra başkasıyla evlendiği ve çocuğu F.’yi kendi ailesinin yanına bıraktığı anlaşılmıştır. Uzman raporunda da çocuk F.’ye, dede ve üvey babaanne tarafından bakıldığı ve babanın yeni eşi ve müşterek çocuk M. ile ayrı bir evde yaşadığı belirtilmiştir. Velayet hakkına sahip olan, bu sorumluluğunu başkasına devredemez. Bizzat yerine getirmek zorundadır. O halde, davalı babanın müşterek çocuk F. yönünden velayet bakım ve gözetim görevini ihmal ettiği ve velayetin değiştirilmesi şartlarının (TMK. md. 183, 349) oluştuğu ispat edilmiş olup; müşterek çocuk F.’nin velayetinin değiştirilmesi talebine ilişkin davanın kabulü gerekirken, reddi doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 26.06.2014, 2014/8240 E., 2014/14575 K.”
Velayetin Değiştirilmesinin Şartları
Velayetin değiştirilmesi şartları Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) açıkça düzenlenmiştir.
Madde 183- Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi
gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi
üzerine gerekli önlemleri alır.
Burada belirtilen sebepler doğrultusunda velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Sebepleri madde madde inceleyecek olursak:
- Anne veya Babanın Başkasıyla Evlenmesi:
-
- TMK m.183, velayetin değiştirilmesini gerektiren durumlar arasında, anne veya babanın başkasıyla evlenmesini açıkça belirtir. Ancak, bu durum tek başına yeterli değildir. Çocuğun üstün yararı, velayetin değiştirilmesini destekleyen ana etmendir.
- Anne veya Babanın Başka Bir Yere Gitmesi:
- Velayet hakkını elinde bulunduran anne veya babanın başka bir yere gitmesi durumu, çocuğun sürekli bir şekilde bırakılması anlamına gelmelidir. Uzun süreli ayrılık, velayetin değiştirilmesi için bir neden olabilir. Ancak, bu durum da tek başına yeterli değildir.
- Anne veya Babanın Ölümü:
- Velayeti elinde bulunduran anne veya babanın vefatı halinde, velayet doğrudan diğer ebeveyne geçmez. Mahkeme, çocuğun üstün yararı ve en iyi çıkarlarını gözeterek velayeti yeniden düzenler.
- Kişisel İlişki Düzenlemesinin Gereklerini Yerine Getirmeme:
- Velayet hakkına sahip olmayan anne veya babanın çocukla kişisel ilişki kurmasının sürekli olarak engellenmesi durumu, velayetin değiştirilmesine neden olabilir.
- Çocuğun her iki ebeveyniyle düzenli ve sağlıklı bir şekilde ilişki kurabilmesi, velayetin değiştirilmesini destekleyen unsurlardan biridir.
- Velayetin Kötüye Kullanımı:
- Velayet hakkını elinde bulunduran tarafın, çocuğun bakımı ve eğitimine ilişkin sorumluluklarını ağır bir şekilde ihmal etmesi veya kötüye kullanması durumunda, velayetin değiştirilmesi talep edilebilir. Çocuğun güvenliği, sağlığı ve genel gelişimi gözetilerek velayetin değiştirilmesi kararı alınabilir.
- Çocuğun Menfaatini Zedeleyen Durumlar:
- Çocuğun eğitimi, sağlığı, ahlaki gelişimi gibi temel menfaatleri doğrudan etkileyen durumlar, velayetin değiştirilmesi için önemli sebepler arasında yer alır.
Velayetin değiştirilmesi davası, mahkemenin çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek adil bir karar vermesini sağlayan bir hukuki süreçtir. Bu nedenle, velayetin değiştirilmesini talep eden tarafın, somut ve güçlü delillerle desteklenmiş bir davayı mahkemeye sunması önemlidir.
“Somut olayda, velayeti anneye verilen erkek çocuk, 2003 doğumludur. Davacı tanıkları davalı annenin kusurlu davranışı konusunda somut bir beyanda bulunmadıkları gibi, davacı baba tarafından davalı annenin müşterek çocuğu gece geç saatlerde tek başına bıraktığı iddia edilmiş ise de, annenin yetişkin yaştaki erkek kardeşinin gözetimine güvenerek, çocuğunu dayısına emanet ettiği anlaşıldığından, bu konuda davalı anneye izafe edilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Öte yandan, davalı annenin çocuğu zeytin toplamaya götürdüğüne ilişkin iddia konusunda hiçbir tanığın görgüye dayalı bilgisi bulunmadığından, bu iddianın da yöntemince kanıtlandığından bahsetmek mümkün değildir. Kaldı ki, anneye izafe edilen her iki olay da münferit olup, süreklilik arz etmemesi nedeniyle velayetin değiştirilmesini gerektirecek ağırlıkta olduğu kabul edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 22.01.2014, 2013/2085 E., 2014/30 K.”
VELAYETİN KALDIRILMASI DAVASI
Türk Medeni Kanunu’nun 346. Maddesi uyarınca, çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır. Alınan bu önlemler sonuç vermezse veya sonuç vermeyeceği önceden anlaşılırsa, hâkim velayetin kaldırılması yönünde karar verebilir. Mahkeme, velayetin kaldırılmasına aşağıdaki durumlarda karar verir:
- Anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini tam anlamıyla yerine getirememesi.
- Anne ve babanın çocuğa yeterli ilgi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ihmal etmesi.
Velayet, anne ve babanın her ikisinden de kaldırılırsa, çocuğa bir vasi atanır.
Mahkeme kararında aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.
Mahkeme, bir çocukla ilgili velayet hakkının kaldırılmasına karar verirken, velayetin kaldırılması gerekmeyen diğer çocuklar için velayetin kaldırılmasına yer olmadığına karar vermelidir; aksi takdirde diğer çocuklar açısından da velayet kaldırılmış sayılır.
Ana veya babanın yeniden evlenmesi halinde velayetin kaldırılması zorunlu değildir. Ancak, çocuğun menfaati gerektiğinde velayet sahibi değiştirilebilir veya velayet kaldırılarak çocuğa vasi atanabilir.
Velayetin kaldırılması durumunda, ana ve baba çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder. Gelir durumu yetersiz olan aileler için bu giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
VELAYET DAVASINDA ÇOCUĞUN DİNLENMESİ
Velayet davasında, çocuğun menfaatleri son derece önemlidir. Bu sebeple, çocuk 8 yaşından büyükse mahkeme tarafından dinlenmesi zorunludur. Çocuğa anne ve babasının karşısında görüşü sorulur ve bu görüş, velayet kararında belirleyici rol oynar. Küçük yaştaki çocuklar için genellikle velayet anneye verilir. Ancak, çocuk 8 yaşını doldurmuşsa ve babanın velayetini istemesi durumunda, mahkeme çocuğun isteklerini göz önünde bulundurarak karar verecektir. 8 yaşını doldurmuş olan çocukların görüşleri alınmadan velayetin düzenlenmesi, değiştirilmesi veya kaldırılması mümkün değildir.
Ayrıca Milletlerarası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre on iki yaşına gelmiş olan çocuğun idrak yaşında olduğu kabul edildiğinden hangi ebeveynde kalmak istediği mahkeme huzurunda sorulur. Çocuk, hangi ebeveyne kalmak istiyor ise ve sosyal inceleme raporu ile tercih ettiği ebeveynin çocuğa bakması ya da gözetimi konusundaki değerlendirmesi sonucu mahkeme bir karar verecektir.
Birden fazla çocuk varsa, velayet genellikle kardeşlerin birlikte kalmasını sağlayacak şekilde düzenlenir.
ORTAK VELAYET
Boşanma sürecinde, velayet konusu sıklıkla tartışma yaratan bir meseledir. Geleneksel olarak, velayet hakkı anne veya babaya verilirken, Türk hukukunda son yıllarda ortak velayet kavramı da önem kazanmıştır. Ortak velayet, velayet hakkının anne ve baba tarafından birlikte kullanılması anlamına gelir.
Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba, velayeti birlikte kullanırken, boşanma durumunda velayet genellikle tek bir ebeveyne verilir. Ancak, çocuğun en iyi çıkarları gözetilerek ve tarafların da isteği doğrultusunda hâkim ortak velayet kararı verebilir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, boşanma sonrasında da anne ve baba, çocuklarıyla olan ilişkilerinde eşit haklara sahiptir. Bu nedenle, Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olmasıyla birlikte, boşanma sonrasında ortak velayet Türk hukukunda mümkün hale gelmektedir. Özellikle son yıllarda yargı organları, eşler arasında eşitlik ilkesine dayanarak boşanma sonrasında ortak velayetin devam edebileceğine dair kararlar vermeye başlamıştır.
Ortak velayetin temel amacı, çocuğun fiziksel ve duygusal sağlığını korumak ve çocuğun gelişimine en uygun ortamı sağlamaktır. Bu model, ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerini sürdürmelerini ve çocuklarının hayatına aktif olarak katılmalarını sağlayarak, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesine yardımcı olur.
Sonuç olarak, Türk hukukunda ortak velayet kavramı, ebeveynlikte eşitlik ilkesini ve çocuk haklarını ön plana çıkararak, boşanma sonrası çocuğun en iyi çıkarlarını gözeten bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Bu model, çocuğun sağlıklı gelişimi ve refahı için önemli bir adımdır.
VELAYETLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR
Aldatmada Çocuğun Velayeti Kime Verilir?
Aldatma, Türk Medeni Kanunu’na göre velayetin belirlenmesinde doğrudan bir etken değildir. Velayet kararı verilirken boşanmada eşlerin kusurlu olup olmadıkları veya diğer eşe karşı kusurları çok önemli değildir. Aldatma bir eşin diğer eşe karşı kusurudur; çocuğun üstün menfaati ile ilgili değildir. Mahkeme, velayetin belirlenmesinde çocuğun en iyi çıkarlarını gözetir ve ebeveynlerin çocuğa en iyi bakımı sağlayabilecekleri durumu değerlendirir. Dolayısıyla, boşanmada aldatma durumu velayet kararını doğrudan etkilemez.
Çocuğumun Velayetini Nasıl Alabilirim?
Boşanma sürecinde, çiftler genellikle velayet konusunda anlaşamamakta ve ne yazık ki çocuğun velayetini alma konusunda yarışa girmektedirler. Ancak unutulmamalıdır ki, hâkim velayet kararını çocuğun en iyi çıkarlarına göre verir.
Çocuğun velayetini almak için, ebeveynin çocuğa sağlayabileceği en iyi bakımı ve yaşam koşullarını kanıtlamak önemlidir. Ebeveynin çocuğun fiziksel, duygusal ve eğitim gereksinimlerini nasıl karşılayacağına dair mahkemeye detaylı bir plan sunması ve çocuğun gelişimine en uygun ortamı sağlayabileceğini göstermesi gerekir.
Çocuğun yaşı da velayet kararında önemlidir. Özellikle bebeklik döneminde olan çocukların velayeti, genellikle annenin maddi durumuna bakılmaksızın anneye verilir. Ancak her durumda çocuğun en iyi çıkarları gözetilir ve velayet kararı bu temelde verilir.
Sonuç olarak, çocuğun velayetini almak için, çocuğun iyiliği için en uygun ebeveyn olduğunu kanıtlamak ve mahkemeye bu konuda ikna edici deliller sunmak önemlidir.
Çocuğa Şiddet Uygulayan Eşe Velayet Verilir Mi?
Çocuğa şiddet uygulayan bir eşe velayet verilmesi mümkün değildir. Mahkeme, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek velayet kararı verirken, çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığını korumaya öncelik verir. Bu nedenle, şiddet uygulayan bir eşe velayet verilmesi durumunda çocuğun zarar görebileceği düşünülerek bu tür durumlarda velayet genellikle diğer ebeveyne verilir.
Velayette Kardeşler Ayrılır mı?
Kural olarak kardeşlerin ayrılmaması ilkesi benimsenmiştir. Ancak taraflar, durum ve şartların gerekliliğini ortaya koyarak, anlaşmalı bir şekilde çocukların ayrılması talebinde bulunursa hâkim uygun görürse çocukların ayrılmasına da karar verebilir.
“Boşanma – Eşit Kusur – Velayet – Kardeşlerin Birbirinden Ayrılmaması İlkesi
YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 12.12.2018 Esas: 2018/4057 Karar: 2018/14462
Boşanma – Eşit Kusur – Velayet – Kardeşlerin Birbirinden Ayrılmaması İlkesi
Özet:
Tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya neden olan olaylarda eşit derecede kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminat hükmolunamaz (TMK m. 174/1-2). Velayetin düzenlemesinde, çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için çocuğun üstün yararı gerektirmediği taktirde “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi” esastır. Kardeşlerin birbirinden ayrılmasının onların bedeni ve ruhi gelişimlerine olumsuz etki yapacağı kuşkusuzdur.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından; kusur belirlemesi, aleyhine hükmolunan maddi tazminat ve velayet yönünden, davalı kadın tarafından ise; kusur belirlemesi, manevi tazminat talebinin reddi, nafakalar ve velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece, davacı erkek ağır kusurlu bulunarak tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; mahkemece davacı erkeğe yüklenen sadakatsizlik vakıasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya neden olan olaylarda eşit derecede kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Yanılgılı değerlendirme sonucu davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit derecede kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminat hükmolunamaz (TMK m. 174/1-2). Kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi koşulları oluşmamıştır. O halde davalı kadın yararına maddi tazminata hükmedilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
4-Mahkemece kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
5-Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tarafların ortak çocuklarından 2010 doğumlu …’ın ve 2013 doğumlu….’in velayetleri davalı anneye, 2009 doğumlu …’un velayeti ise davacı babaya verilmiştir. Dava dosyası içerisinde bulunan sosyal inceleme raporlarında; velayeti babaya verilen …’un babaanne ile yaşadığı, 2013 doğumlu …‘in yaş itibari ile anneye muhtaç olduğu, 2010 doğumlu …’ın anne ile yaşamak istediği belirtilmiştir. Velayetin düzenlemesinde, çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için çocuğun üstün yararı gerektirmediği taktirde “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi” esastır. Kardeşlerin birbirinden ayrılmasının onların bedeni ve ruhi gelişimlerine olumsuz etki yapacağı kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle ortak çocuk 2009 doğumlu …’un velayetinin de davalı anneye verilmesi gerekirken davacı babaya verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
6-Mahkemece velayetleri anneye verilen ortak çocuklar yönünden iştirak nafakası talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3., 4., 5. ve 6. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.12.2018”